
SULTAN II. MAHMUD DEVRİNDE OKÇULUK
Uyguladığı politikalarla ile devlet ve toplum düzeninde köklü değişimler yapan Sultan II. Mahmud, renkli ve şahsına münhasır kişiliği ile de ön plana çıkmıştır. Güzel yazı yazmak, ata binmek, ve tüfek atmak gibi uğraşılarının yanında okçuluk sporu ile de yakından ilgilenmiş aynı zamanda da büyük rekorlar kırmıştır.[1]II. Mahmud ok atıcılığını yararlı bir uğraşı olarak kabul etmiş, onu yeniden eski parlak günlerine kavuşturmak için her türlü teşvik ve özendirici faaliyetleri desteklemiştir. Türk Okçuluğu onun zamanında 20 yıl kadar süren son parlak devrini yaşamıştır.
Eldeki veriler incelendiğinde XIX. yüzyılın ilk yarısındaki okçuluk müsabakalarının, XVII. ve XVIII. yüzyıllardaki müsabakalardan daha katılımlı ve coşkulu olduğunu göstermektedir. Okçuların ve onları himaye edenlerin sayısı ile izleyici sayısı artmıştır. Bunda Sultan II. Mahmud'un gayreti büyük rol oynamıştır. Padişahın kabza töreninde padişah ile beraber; Hazneli Lezki Mehmed, Kato Hasan Ağalar, Meleşzâde İzzet, Gülşen Nuri Beyler, Kemankeş Kızıl Emin, kilerci sağır Naşit, Cündi Haydar ve Tahir, Seferlili Sisli Mustafa, Şemsi Mehmed Ağalar ile Cündi Hüseyin Efendi gibi saray eşrafından ve devlet idarecilerinden bazıları da kabza almış okçuluk ile ilgilenmeye başlamışlardır. Kabza alma hünerini gösteremeyen, lakin okçuluğa da ilgisiz kalamayan İstanbul'un nüfuzlu şahsiyetleri, bazı pehlivan kemankeşleri himaye etmiş, onların başarısı ile övünmüştür.[2]
Sultan II. Mahmud 1835 yılına gelindiğinde Kahvecibaşı'sı Kemankeş Mustafa Kanî Efendi'ye okçuluk ile ilgili bir kitap yazmasını emretmiştir.[3]Verdiği bu emirden kendisinin okçuluk ile teorik olarak da uğraştığı anlaşılmaktadır.Söz konusu kitap dört bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm okun ve okçuluğun geçmişini anlatır. İkinci bölüm okçuluk sanatına başlangıcı ve bu sanatın inceliklerini anlatır. Üçüncü bölüm Sultan II. Mahmud'un okçuluğunu ve onun menzillerini anlatır. Dördüncü bölüm ise yay ve ok yapımının usul ve inceliklerini anlatır. Bu emir sayesinde bu güne kadar yazılmış okçuluk kitaplarının en kapsamlısına sahip olmuş oluyoruz. "TELHÎS-İ RESÂİLÂT-I RUMÂT".[4]
Sultan II. Mahmud kendi dönemine kadar ilgisiz ve bakımsız kalan Okmeydanı'nı ve içindeki yapıları yeni baştan tamir ettirmiş, bu tamirat ile Okmeydanı içindeki tekke, 18 oda, 4 sofa, 1 mutfak, 6 kuyu, 1 sarnıç, 4 kapıdan oluşan bir yapı haline gelmiştir. Padişah kendi evkafından buraya ödenek bağlamış, ayrıca her yıl tekkenin açılış gününden kapanış günü olan kasım ayına kadar, her meydan gününde okçulara "koşu" denilen bağışlar da yapmıştır. Eski atış yerlerini tekrar ortaya çıkarmış, ayak taşlarını tespit ettirmiş, okçular ile ok meydanlarını dolaşmış, eski okçuların adlarının kaybolmamasını sağlamış ve ayrıca bir de okçuluk okulu açmıştır. Tehlikeli bir meslek olan havacılık(Bir nevi okçuluk hakemi) o senelere kadar Kıptilerin elinde alelade bir meslek olarak icra edilirken, Sultan II. Mahmud Kıptilerin yerine yüksek aylıklı işinin erbabı havacılar tayin etmiştir.[5]
Kemankeşlikle alakalı olarak yeniden canlanan bir alan da kırılan rekorların yerine dikilen taşlara kasideler yazmak idi. Süleyman Kani İrtem kitabında bu durumu şöyle anlatıyor: "Zamanın şairleri arasında Sultan Mahmud'a kemankeşlikte muvaffakiyetlerini göstererek yaranmak için tarih kasideleri yazmak hususunda adeta bir müsabaka açılmış gibi oldu. Dahiliye Nâzırı Pertev Paşa ise bu şairlerin başını çekiyordu".[6]
Padişah, okçuluk ile 1818 yılının sonunda 34 yaşında iken uğraşmaya başlamıştır. Altı ay kadar düzenli ve dikkatli okçuluk talimleri yapmıştır.[7] Mustafa Kâni Efendi: Padişahın okçuluk talimleri yaptığı 6 aylık süre boyunca, hava ve durum elverişli oldukça, 10-12 kere Okmeydanı'na gelerek atışlar yaptığını ve attığı okların 40 tanesinin 900-963 gez[8] (594-635 metre) mesafeler arasına düştüğünü bildirmektedir.[9]
Mahmud. 12 Mayıs 1818 günü kabza almıştır.[10] Kabza töreninden sonra Sultan II. Mahmud Topbaşı Bedeli denilen ayak yerinden atış yaparak 11 oktan beşini 900,930,940,951 geze düşürmüştür.[11] Bu sonuçlar başarılı kabul edilmiş, takdir ve hayranlık uyandırılmıştır.
1 Temmuz 1818 salı günü Sultan II. Mahmud havanın elverişli olduğu düşüncesi ile Okmeydanı'na gelmiş orda bulunan kemankeşler ile Hacı İsmail Aykırısı denilen yerden Güreş Meydanı istikametine doğru atışlar yapmıştır. Padişahın attığı oklardan üçü 1000, 1001, 1019 gez mesafelere ulaşmıştır. (1000'ci) Binci kemankeşlerin hepsinden aşırı attığı dikkate alınarak kendisinin (1100'cülere) bin yüzcülere dahil edilmesi kabul edilmiştir.[12] Sultan II. Mahmud 31 Ağustos 1818 pazartesi günü 1100'cülerle atışa durmuş Lenduha ayak yerinden atış yapmıştır. O günkü atışları Şeyh-ül Meydan 1100 cü Hafız Efendi kazanmış, II. Mahmud da ona yakın atışlar yapmıştır.[13]
Aynı gün Amerikan Elçisi, atışları izlemek için Okmeydanı'na gelmiş. II. Mahmud da konuğun karşılanmasını ve okçuluk hakkında da bilgi verilmesini söyleyerek Kemankeş Abdülhak Molla'yı görevlendirmiştir. Elçi, Molla'ya: "Padişahınızın 1200 geze yakın ok attığı söyleniyor hiç ok o kadar uzağa gider mi?" diye sorunca, kendisini Padişah'ın emri ile hava yerine götürürler. Elçi Orada bilgi alırken Padişah'ın attığı ok gelip Elçi'nin bir arşın kadar yakınına saplanır. Elçi çok korkar ve Padişah'a takdirlerini sunarken bu korkusunu da dile getirir.[14] Ünsal Yücel, 1821 yılı ağustos ayından ekim ayı sonuna kadar II. Mahmud'un katılımı ile ok atışları hakkında "Atış Günlüğü" adı altında Topkapı Sarayı Müzesinde 3702/1-17 arşiv numaralı bir defter bulunduğunu bildiriyor. Defteri detaylı inceleyen Yücel, bu atışların menzil bozmak, taş dikmek amacı ile yapılmadığını Sultan II. Mahmud'un bunları ileride yapacağı başarılı atışlar için hazırlık kabul ettiği sonucuna varıyor.[15]
Sultan II. Mahmud kısa sürede binyüzcü kemankeşliğe ulaşmış, menzil atışlarına katılarak önemli rekorla kırmıştır. Ayrıca her fırsatta, gerek Okmeydanı'nda gerek çeşitli mesîre yerlerinde kendisinin de katıldığı ok yarışları düzenlenmiştir. Padişahın bizzat açtığı yeni menzillere ve var olan menzillerde kırmış olduğu rekorlara ait ayak, ana ve baş taşları bulunmaktadır. Adeta birer abide görünümünde olan bu taşlardan bazıları büyüklüklerinden olsa gerek tahrip edilip bozulmadan günümüze kadar ulaşmışlardır.[16]
Sultan II. Mahmud dönemine ait "Ok Günlüğü" adlı kitaba ve Okmeydanı kayıtlarına göre Padişaha ait menziller tarih sırasıyla şöyledir:
1.CERRAH MENZİLİ; Yıldız-Poyrazı ile atılır. 17 Eylül 1829 tarihinde 11,5 gez ileri atıp taş dikmiştir. Aynı menzilde 1832-1833 yılında 14,5 gez ve 22 Ekim 1835 tarihinde de 12,5 gez ileri atarak taşını sürmüştür. Taş girland motifli bir tepeliği bulunan, uzun dikdörtgen sütundur ve kitabesinde;
EMİN MENZİLİ; Günbatısı-Lodos ile atılır. 28 Kasım 1831 tarihinde 39 gez ileri atarak rekor kırıp taş diktirmiştir. 1836 Ekim ayında 2,5 gez ileriye atarak 1201,5 geze taşını sürmüştür. Barok süslemeli, vazo biçimi tepeliği olan uzun dikdörtgen sütunun beş beyitlik kitabesinin son mısraları şöyledir;
4.EKŞİ (ERKEKLİ-DİŞİLİ) MENZİLİ; Yıldız-Poyraz ile atılır. 1832-33 yılı bir meydan günü 6 gez ileri atıp 1196,5 gezlik bir rekor kırmış ve taş diktirmiş, sonra 7 Eylül 1835 günü 23 gez daha ileri atarak taşını sürmüştür. Dörtköşe gövdeli ve kademeli tepelikli sütunun bir yüzünde Pâdişahın tuğrası ve Yesârizade Mustafa izzet hattı ile 14 mısralık kitabe bulunmaktadır.
Kitabedeki ölçü menzil kayıtlarından bir gez eksik, aynı zamanda ikinci rekor da taşa işlenmemiştir.
Görüldüğü üzere, kitabedeki tarih ile kayıtlardaki tarih arasında 2 yıl fark bulunmaktadır ve daha sonraki rekor kitabeye işlenmemiştir.
NAKKAŞ MENZİLİ; Lodos havasıyla atılır. 24 Eylül 1834 tarihinde 7,5 gez ileri atarak rekor kırmış ve 1102,5 geze menzil taşı diktirmiş lakin taş günümüze ulaşmamıştır.
ABDULLAH EFENDİ (DİRHEM) MENZLİ; Lodos havasıyla atılır. 12 Kasım 1834 tarihinde atış şartına uygun olarak 80 dirhem yay ile 18 gez ileri atarak rekor kırmış, 1111 geze taş diktirmiştir. Dörtköşe gövdeli, tepeliği kozalak süslemeli mermer sütunun bir yüzünde, Mehmed Sadullah hattı ile 14 mısralık kitabesi vardır.
Sultan Mahmud bu arada, 1834-35 yılı bir meydan günü Lodos ile atılan KÜÇÜK -7-YEKSÜVÂR (SALÂ) MENZİLİ'nde NazÎfÎ Mustafa Ağa'nın 1072 gezlik yerinden 103 gez aşırı 1175 geze ok atarak rekor kırmışsa da Mustafa Ağa'nın devlete büyük hizmetleri olup görevi başında iken ölmesi üzerine saygıdan ötürü taşını diktirmemiş, orda hazır bulunan merhumun yaşlı oğlu Binci Osman Bey'e "Eseri pederini sana bahşettim!" diye iltifat etmiştir.
8- TOP YERİ (HASAN TAŞI) MENZİLİ; Yıldız havasıyla atılır. 14 Eylül 1835 tarihinde 7,5 gez ileri atarak 1221 geze taş diktirmiş, bir yıl sonra 24 Ekim 1836 tarihinde de aynı yerde 7 gez ileri atarak 1228 geze taşını sürmüştür. Dörtköşe kaideli uzun mermer sütunun Yesârizade Mustafa İzzet hattıyla 24 mısralık kitabesinin son beyiti şöyledir..
İkinci atış menzil taşına işlenmemiştir.
Sultan II. Mahmud sadece menzil okçuluğu yapmamış ayrıca bir çok defa hedef atıcılığı ile de ilgilenmiştir. 1836 yılında Okmeydanı şeyhi binyüzcü Hafız Efendi belirli bir yükseklikte ( 80-100 cm) gerili bir ipin altından hedefe ok atarak isabet ettirmiştir. Aynı gün Padişah da aynı hedefe atış yapmış altı ok isabet ettirmiştir.[19]
Okmeydanı kayıtlardan anlaşıldığına göre Padişah 1836 yılındaki son rekorundan sonra ok koşuları ve menzil atışlarıyla ilgilenmemiştir.
SULTAN II. MAHMUD SONRASI DÖNEMDE OKÇULUK
Osmanlı padişahlarından, Orhan Gazi ,Yıldırım Bayezid, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, II.Selim, IV. Murad, III. Selim ve ok ve okçuluk ile pek alakalı olmuşlardır. Bu mesleğe tüm bu padişahların dışında haddinden fazla değer veren padişah ise Sultan II. Mahmud olmuştur[20]. Sultan II. Mahmud'un ilgi, alaka ve himayesi ile 20 yıl kadar bir süre okçuluk yeniden canlanmış, fakat padişahın ölümü (1839) ile tekrar hızlı bir çöküş başlamıştır. 1840 yılına gelindiğinde ok ve okçulukla ilgilenenlerin sayısı epey azalmış bir kaç amatörün tekeline düşmüştür.[21]
Padişah I. Abdülmecid (1839-1861) okçulukla ilgilenmiş ve törenle kabza almış ise de, bu ilgisi devam etmemiştir. I. Abdülmecid'in kabza töreninde binyüzcü atıcı kalmadığından bu yarışma iptal edilmiştir. Kabza töreni yarışmalarında adı geçen okçular ise şöyle idi; Kadri Bey-zâde Ali Bey,Silahtar Ağa-zâde Tevfik Bey, Kağıdçıbaşı-zâde Hacı İzzet ve Bedestânî Hacı Mustafa Efendi[22].
Padişah Sultan Abdülaziz'in Okçubaşı'sı Seyfeddin Bey'in bir defaya mahsus 1100 gez ok atma başarısı gösterdiği rivayet edilmektedir. Bundan sonra binyüzcülüğe ulamış okçu görülmemmiş işitilemiştir.[23]
Padişah II. Abdülhamid'in(1876-1909) saltanatının ilk yıllarında,Okçular Tekkesi açılınca, vakıflardan ödeneği verilmiş ve Okmeydanı geleneklerine bağlı kalınarak toplantılar düzenlenmiştir. Ancak İstanbul'da Ermeni olaylarının çıkması ve II. Abdülhamid'in toplantıları yasaklaması üzerine okçular ile meraklıların Okmeydanı'na geldikleri görülmemiş, ok talimleri ancak tenha açıklıklarda ve bireysel olarak yapılmıştır. Bu olaylar sonucunda okçuların sayısı gün geçtikçe azalmış ve yok olmuştur.